Bilinirliği Az, Genç Erkeklerde Etkisi Çok Olan Bir Kanser Türü: Testis Kanseri
Testisler fötal hayatta karın içinden yavaş yavaş aşağı inerek, sağlıklı erkekte skrotum denilen torba içerisindeki yerlerini alırlar. Bu inişin tam olmadığı kişilerde, yani testisin torbaya inmediği durumda (kriptorşidizm), testis kanser riski 5-8 kat artar. Testisin ameliyatla ergenlik çağına kadar olması gereken yere indirilmesi kanser riskini azaltır. Ailelerin inmemiş testis konusunda çok duyarlı olması gerekir. Testis indirildikten sonra da o kişinin hayat boyu kendi kendini muayene ile testisini izlemesi önerilir. Ergenlik çağından sonra artık testisi indirmek yerine, cerrahi olarak çıkartmak daha uygun bir yaklaşım olur.
kanseri 14-44 yaş aralığındaki erkeklerde en sık tanı konan organ kanseridir. ABD istatistiklerine göre her 250 erkekten birinde testis kanseri gelişmekte, en sık saptandığı yaş aralığı ise 25-29. Pek çok kanserde olduğu gibi, testis kanserinin de tam sebebi bilinmiyor. Fakat erkek çocuk henüz ana rahmindeyken maruz kaldığı hormonal dengesizlik ve özellikle yüksek östrojen seviyesinin testis kanseri gelişmesinde etkili olduğunu gösteren kuvvetli bilimsel veriler mevcut. Yine anne rahminde veya doğduktan hemen sonra maruz kalınabilecek çeşitli zenobiyotik (vücuda yabancı kimyasal madde) maddelerin de testis kanserinde etkili olabildiği düşünülmekte. Dış faktörlerin de bu hastalığın ortaya çıkmasında bir etmen olduğu biliniyor. Doğum öncesi ya da erken bebeklik döneminde maruz kalınan kanserojen etkiler dolayısıyla, testis kanseri erken yaşlarda ortaya çıkar.
Testis kanserinin belirtileri arasında testiste sertlik ve şişlik bulunur. Genellikle bu hastalık ağrısız olur fakat %20 olguda ağrıya da rastlanıyor. Bazen testisteki şişlik farkedilmeden önce, hasta tümörün metastazlarına bağlı rahatsızlık yaşayabilir ve bu da metastazın olduğu bölgeye göre değişiklik gösterebilir. Bunlardan en sık görüleni, karın arka bölgesinde kitleye bağlı olarak karında şişlik ve/veya sırt ağrısıdır. Daha nadiren halsizlik, yorgunluk, kilo kaybı, kanlı balgam, nefes darlığı veya nörolojik semptomlar da hastalığın ilk belirtisi olabilir.
Testis kanseri sıklığı tüm dünyada artış gösteriyor. Bu hastalığın sıklığı belirgin bir coğrafi dağılım gösterir. Batı ülkelerinde ve özellikle İskandinav ülkelerinde sık, Asya ve Afrika’da çok daha seyrek olduğu biliniyor. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı verilerinde 15-24 yaş gurubu erkeklerde ilk sırada testis kanseri olduğu belirtilmekte. Genç erkekler sıklıkla hekime başvurmakta bir süre gecikebiliyor. Bundaki önemli faktörlerden biri, toplumda testis kanseri ile ilgili farkındalığın düşük olmasıdır. Batı ülkelerinde testis kanseri ve erken bulguları konusunda halkı ve özellikle genç erkekleri eğitmekle ilgili zaman zaman kampanyalar yapıldığını ve bunların da etkili olduğu biliniyor.
Bir testisinde kanser çıkan kişilerin, karşı taraf testisinde kanser çıkma olasılığı da, normal popülasyona göre 12 kat daha yüksektir. Bir testisinde kanser olan hastalarda %2-3 oranında karşı testiste de bu hastalık gelişebilir. Bu hastalarda sağlam testisin hem hekim, hem de kendileri tarafından takip altında tutulmasıı önerilir. Testis kanseri kalıtımsal geçişin kuvvetli olduğu bir kanserdir ve %40 olguda genetik faktörlerin rolü olduğu ortaya konmuştur. Babada testis kanseri varlığı riski 4-6 kez, erkek kardeşte varlığı ise 8-10 kez arttırmaktadır. İlk tanıda olguların yalnızca %1-2 sinde çift taraflıdır. Bir taraftan tedavi olan kişilerde, %2-3 oranında yaşamları boyunca karşı testiste de kanser saptanabilir.
Yukarıda tanımlanan risk grubundaki erkeklerde, kişinin düzenli aralarla kendi kendini muayene etmesi en önemli tarama yöntemidir. Toplumda bu konuda farkındalık yaratılmasının son derece önemlidir ve genç erkeklerin kendi anatomilerini tanıyarak yılda 1 veya 2 kez kendilerini muayene etmesi uygun olacaktır. Bir diğer önemli nokta check-up için sağlık kuruluşuna başvuran genç erkek hastalarda, testis muayenesinin mutlaka yapılması gerekliliği ve ihmal edilmemesidir.
Testis kanseri, kanser tedavileri arasında en yüz güldürücü olanlardan biridir. Metastaz gelişmiş olgular dahil tüm testis kanserli hastalara bakıldığında şifa olasılığı %97 civarındadır. Tedavi başarısı son yıllarda artış göstermektedir. Bununla birlikte, testis kanserinde doğru yaklaşım son derece kritiktir. Burada gereken minimum tedavi ile tam şifayı sağlamak son derece önemlidir. Gereksiz/fazladan her türlü tedaviden kaçınılmalıdır; zira uygulanacak her tedavinin bu kişilerin yaşam kalitelerine ve hatta sağ kalımlarına olumsuz etkileri olabilir. Bu kadar genç yaşta uygulanan kemoterapi ve radyoterapinin, ileriki hayatlarında, düşük yüzdelerde de olsa, farklı kanserlere sebebiyet verebileceği biliniyor. Testis kanserinde hastanın tümörünün patolojik özellikleri ve hastalığın yaygınlık değerlendirmesine göre uygun ve farklı yaklaşımlar söz konusudur. Burada Üroloji, Medikal Onkoloji ve Radyoloji Anabilim Dalları’nın ortaklaşa vereceği kararlar ile tedavi süreci yürütülmelidir. Dünyada bilimsel olarak da ispatlanmış bir gerçek, bu hastaların deneyimli üroonkoloji uzmanları ve merkezlerce tedavi edilmesinin şifa oranlarını arttırırken, yan etki oranlarını da azalttığıdır. Almanya’da deneyimli merkezlere danışıldığı zaman tedavi önerisinin %40 hastada değiştiği yayınlanmış bilimsel bir veridir.
Diğer yandan, infertilite (kısırlık) ve testis kanseri arasında bir bağ bulunur. Bunun yine anne karnında maruz kalınan hormonal çevre ile ilgisi olabileceği düşünülüyor. İnfertilitesi olan erkeklerde testis kanseri riski 3 kat fazladır. Fakat her testis kanserli olguda infertilite vardır veya gelişecek diye bir durum bulunmaz. Pek çok baba olmuş kişide testis kanseri çıkabileceği gibi, tedavi sonrası doğal yoldan baba olan pek çok hasta da var. Tüm hastalarda tedavinin ilk aşaması, hastalıklı testisin ameliyatla çıkartılmasıdır, bu ise sperm üreten iki merkezden birinin devre dışı kalması demektir. Fakat tek testis her tür fonksiyon için kişiye yeterli olabilir. Kemoterapi ve radyoterapi de – en azından geçici olarak – sağlıklı sperm üretimini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu yüzden, tedavinin en başında, hatta hastalıklı testis henüz yerindeyken, hastaya sperm bankasına örnek vermesi önerilir. İdrar yolunun penisin ucuna açılmadığı ve hipospadyas denilen anatomik bozukluk da bir diğer risk faktörüdür.
Prof. Dr. Can Öbek son olarak şu noktaya dikkat çekiyor: “Şunu özellikle belirtmek isterim, genç bir erkekte, vücudun herhangi bir bölgesinde kansere bağlı bir kitle saptanırsa, testis tümörü olasılığı mutlaka hatırlanmalıdır. Özellikle karın arka bölgesindeki tümörlerde teşhiste gecikmeler olabiliyor. Bu gibi olgularda zamanında doğru teşhis; doğru ve etkili tedavi için testislerin bir ürolog tarafından muayene edilmesi; ilgili kan ve radyolojik tetkiklerin yapılması son derece önemlidir.”